Lilypie Third Birthday tickers

Lilypie Third Birthday tickers

27 Şubat 2011 Pazar

Alışveriş

Tam bi felaketti....
Ne oldu benim tatlı, sessiz, sakin kızıma bilemiyorum. Sanki eski Yaren gitti, yenisi geldi. Yada büyüyor ve etrafına daha duyarlı, ne istediğini biliyor. Daha önceleri dışarı çıktığımızda neşeli, kendi halinde etrafı seyreder, sadece acıktıgında ve uykusu geldiğinde biraz mızmızlanırdı. Hepsi bu...
Şimdi mi?

İki yağmurlu günden sonra bugün hava güzeldi, bizde dışarı çıkalım biraz alışveriş yapalım dedik. Yaren öğle yemeğini yesin uyku saatinde çıkarız arabasında güneşlenerek uyur dedim. Tam dediğim gibi oldu yemeğini yer yemez çıktık hemen, çıkar çıkmazda uyudu arabasında. Biraz yürüdük sonrada metroyla Özdilek Alışveriş Merkezine gittik. Küçük Hanım hala uyuyordu bizde fırsat bu fırsat uyanmadan yemeğimiz yiyelim dedik. Demez olaydık :) siparişi verir vermez uyandı. Uyanma ama nasıl bi uyanma sakin hiç uyumamış cin gibi bakıyo etrafına neyse yemeğe başladık Yaren'e de veriyorum ufak ufak ama bizim ufaklık yan masaya gözünü dikti, aç bi kedi gibi masada bişeylere bakıyo ama kestiremedik. Yan masadaki bayanda sordu, ne istiyor ki diye. Düşünün artık nasıl baktığını.. Neyse böyle başladı alışveriş merkezi maceramız. çıktık ordan bi spor mağazına girdik. Topla oynamayı seven kızım ne gördü dersiniz küçük toplardan oluşan bir yığın bende bir tane alıp verdim biraz oynasın diye mağazadan çıkarken aldım elinden geri koydum, Allah'ım bir kıyamet koptu anlatamam nasıl ağlıyor öyle böyle değil boncuk boncuk akıyor gözlerden. Evde aynısı olan bi topa niye 25 lira verelim dedik ve teselli etmeye çalıştık. Babası hemen gitti balon aldı, balonlarada deli oluyo ya kandıralım diye.. Neyse ilk facia yı atlattık. Başka bi mağazaya girdik, aman tanrım kasanın üstünde kocaman top şeklinde lambalar var hemde boy boy.. Bizim ki yine çıldırdı, başka insanların kucağına gitmeyen kız toplara ulaşabilmek için mağaza görevlilerinin kucağında gezdi. Ordanda çıktık bi faciayla, gezerken bizimkisi yanından geçen bir çocuğun balonu istiyor kendi balonu olmasına rağmen. Niye mi? Çünkü onun rengi farklıydı bizimki pembe ama o mavi. Bir tane yetermi hiç bütün renklerden olmalı yani... Başka bir mağazaya girdik, orda arabada bir bebek gördüm 9-10 aylık, Yaren kendi gibi bebekleri gördüğünde çok mutlu oluyor. Bende bizim arabayı yaklaştırdım iki bebek karşılıklı duruyordu, Yaren elini uzattı diğer bebeğin elini tuttu bende tatlı tatlı onları seyrediyordum... Sonra bizimkisi diğer bebeğin altındaki beyaz battaniyeyi kendi battaniyesi sanıp başladı çekiştirmeye aaaaa ben şoktayım tabii. Hiç de paylaşımcı olmayan bir tavır sergiledi küçük hanım. Cadıııı :))))) Birde alışveriş merkezinin ortasında bulunan havuzlar vardı bizim işkenceyi artıran, bıraksak girecek içine, nasıl cırpınıyo suya dokunmak için. geri çekincede kıyanetleri kopartıyor.
Düşünün bütün bu olanların arasında mızmızlanmalar, acıkmalar, alt değiştirme yani anlayacağınız dolu dolu bir alışveriş maceramız oldu. Allahtan kocam yanımdaydı. Buradan sana da teşekkür ediyim aşkım.....Sağol bütün zorluklara rağmen alışveriş yapmamı sağladığın için....
Evettttt büyüyor... Daha önce dediğim gibi etrafında olup bitenin farkında ve istemenin ne oldugunu biliyor artık.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Yoğurtlu Makarna


Dün akşam yemeğinde Yaren'i görmeliydiniz. Ağzı burnu yogurt içindeydi, o yogurtlu ağzı insanın ısırıveresi geliyor. Yavaş yavaş hanımefendinin akşam yemeklerine teşrif etmesini sağlamaya çalışıyoruz, çünkü biz yemek yerken hiç ama hiç rahat vermiyor hep masada olmak istiyor, öyle boş boş mama sandalyesinde de oturmak istemiyor eee haklı tabii sıkılıyor, illa kucagımızda olup tabagı çekiştirip, kaşıgı agzına sokup, ekmegi kucaklayıp bi ucundan somurmak istiyor. Böyle oluncada bizim yemekler tam işkenceye dönüşüyor. Bizde onunda bizimle beraber yemesine karar verdik ve ilk deneyimimizi dün akşam yaşadık. Menüde makarna vardı. Soslu makarnanın daha ona göre olmadığını düşünerek yogurtladım ve küçük parçalara bölüp bölüp yedirdim küçük hanıma, o kadar keyfi yerindeydi ki anlatamam diğer akşamlar mama sandalyesinde 1 dk durmayan yaramaz kız keyifle kuruldu sandalyesine. Sonrasında elini daldırdı, kolunu daldırdı derken heryeri yoğurt içindeydi. Onu öyle mutlu ve yoğurtlu olması bizide inanılmaz mutlu etti.

17 Şubat 2011 Perşembe

Portakal

Portakalı soydum baş ucuma koymadım tabikide tabağa minik minik doğrayıp Yaren'in önü koydum ki kendisi yemeyi öğrensin, elleri kullansın diye. Başarılı oldumu? Ellerini kullanması açısından evet, kendi kendine yemesi konusunda hayır. Önce şaşırdı portakal parçacıklarını alıyım mı almayayım mı diye,ben gösterdim "bak kızım böyle yiyeceksin." dedim, aldı eline portakalı bana uzattı, tesekkür edip afiyetle yedim. Sonra kendi ağzına götürdüm ben değil sen yiyeceksin diye yok olmuyo yine benim ağzıma veriyor portakalı. Yerde, sağda, solda bulduğu herşeyi ağzına götüren küçük hanım portakalı götürmüyo ağzına :)  Eeee iş başa düştü ben yedirdim portakalını. Olsun yavaş yavaş öğrenecek en azından annesine yedirdi portakalı buda bi başlangıç hemde çok güzel bir başlangıç....

Kızıma....

Biraz geç oldu seninle ilgili olan herşeyi not etmek için  farkındayım. Anne ve baba demeni, el sallamanı, gülücüklerini,öpücük atmanı, suluğunun kapağını kapatmaya çalışmanı, üst dişlerinin cıkmasını, hatta beşinci dişinin cıkmasını bunların hiçbirinin ilk tarihi yok. Bende bundan sonrasını kaçırmamak için bu blogu tutmaya karar verdim. Hep erteliyordum, sonra yazarım, bu tarih aklımda nasıl unuturum diyordum, diye diye unuttuk işte. Bundan sonrasını kaçırmayacağız bebeğim....